« A cosmically whole ethical system: How to attain a sustainable energy consumption and development, and a most stable world peace? | NÜKLEER ENERJİ NEDİR - Cumhuriyet - 06 » |
Akkuyu - ÇED Raporu Hakkında Değerlendirme - Mart 2012
Yazılar, Bilimsel ve Teknik Yazılar, Nükleer İçerikli YazılarDegerli Muteber:
Goruslerimiz asagidadir...
**
Senin ve Sevgili Emre'nin gozlerinizden opuyorum...
T .Yarman, Prof. Dr.
Akkuyu 2012 CED Raporu hakkinda...
1. Yapilmis olan calismaya emegi gecenlere saygida kusura dumemeye ozen gosteriyor olarak, belirtiyorum... Akkuyu 2012 CED Raporu, 1970'lerin baslarinda bu mevkiye donuk olarak alinmak istenmis yer lisansi zemininde yapilmis bulunan incelemelerin kapsamindaki konularin otesine gecmemektedir.
2. Ayrica, izlenebildigi kadariyla, teknik derinlik olarak, ogunku, ilgili raporlarin duzeylerinin, hayli gerisinde kalmaktadir.
3. Korkulur ki, o gunku raporlara ulasilabilecek olunmasina karsin, bunlar raflarindan indirilmemis, dikkate (gorulebildigi kadariyla) hic alinmamistir. Ogunku kapsamli calismalarin "buz uzerine yazilmis olacak yazi" imiscesine, unutulmus olmasi, kabul edilemezdir.
...
3. Akkuyu 2012 CED Raporu, "turizme-etkinin-algisi" ve "sebze-meyve-, genelde "civardaki-tarima-etkinin-algisi degelendirmesini, içermemektedir ki, bunlar, esas itibariyle bugun, otuz bes - kirk yil oncesi calismalarin kapsami, otesinde, üzerinde durulmasi gereken CED iki temel konusu olmaktadir.
4. Deniz suyunun, ornegin yaz kis Karadeniz suyuna oranla on derece kadar daha sicak olmasi, santral termodinamik verimini hissedilir olcude dusurur ki, soz konusu verim kaybi, 20 milyar dolarda, 1 milyar dolarin altinda, olmayacaktir; dolayisiyla, hic bir bicimde ihmal edilemeyecek bir ederi isaret eder; bu konuda CED raporunda herhangi bir "uyari" yapilmis degildir.
5. 1970'lerin baslarinda, deprem etutlerinde, bugunlerde, Prof. Ahmet Ercan'in, uzakta olmayan bir gecmiste kavranmis bir olgu olarak dikkate getirdigi, Kibris dalma batma kusagi, ve Olu Deniz Kiriginin etkisi dikkatlerde degildir. Bugunku CED raporunda, bu konu genis olarak ele alinmalidir. Alinmis gorunmemektedir.
6. En onemli bir nokta sudur: 1970'lerde 1000 MW'lik bir nukleer santralin, bir omur boyu, elden kacma olasiligi, dikkate alinan en vahsi ve en olmaz sayilan kaza senaryolari zemininde, milyonda bir olarak hesap ediliyor, boyle kabul goruyordu. Oysa daha sonra vucut bulunan nukleer kazalar (1979 Three Miles Island / yuvarlak 1000 MWe, 1986 Cernobil / yuvarlak 1000 MWe, 2011 Fukusima, yuvarlak 2000 MWe), onceki kaza olasilik hesaplari zemininde dusunulmus bulunan butun senaryolarin disinda, gelismis olup, kaza ihtimalini, anilan boy bir nukleer santral icin (halen toplamda yuvarlak 400 000 MWe nukleer santral calismakta olduguna gore, 1000 +1000 + 2000 / 400 000, demek ki), 100'de bire kadar yukseltmektedir; dunya genelinde, boylesi yuksek bir kaza olasiligi, Akdeniz Bolgemiz, giderek ulkemiz icin soz konusu nukleer teknoloji zemininde, hic bir bicimde sineye cekilemez. CED Raporu'nda bu konu gundemde hic degildir...
T. Yarman
10.03.2012 07:37 tarihinde, Ahmet Ercan yazdı:
Bu görüş, sayın Prof. Dr. Tolga Yarman’ın dileği üzerine düzenlenmiştir.
İlgililerin değerli bilgilerine
sunuyorum
Ö.A.ERCAN
10.03.2012
ÖVGÜN A. ERCAN AKKUYU ÇED ÜZERİNE GÖRÜŞÜ
ÇED bildirgesi genel olarak yasak savmak, tartışmasız çevre halkının Nükleer Santrali severek karşılamasını sağlamak üzere, gerçekler saklanarak düzenlenmiştir.
Bu bildirgede, bilgisine başvurulanlar, “Bindiği geminin düdüğünü çalanlar” olumsuzlukları gözardı ederek, coşkuyla tasarıyı ön yargılı olarak, destekleyerek katkıda bulunmuşlardır.
Uzmanlığımla ilgili Jeofizik-Jeolojik-Jeoteknik-Deprem bölümü, NGS’nin en önemli güvenlik sorunundan birini oluşturmaktadır.
29. Yaprakta hiç bir teknik bilgi vermeden, hiç bir açıklama yapmadan yalnızca 4 satırla anlatım geçiştirilmiştir.
48. Yaprakta, yapılacak ile yapılan işler sayıldığında, NGS’nin güvenli bir yere oturup oturmadığına ilişkin hiç bir jeofizik calışma ile sonucuna yer verilmemiştir. Dolayısıyla, yerin ne taşıma gücü, ne de depremle çınlamaya (rezonansa), aşırı çalkalanmaya gelip gelmeyeceği bilinmemektedir.
52.Yaprakta, anlatılanlar, doğrudan NGS’nin yapılaşmasına ilişkin değil bölgesel yer yapısını anlatır niteliktedir. Bu çalışmada, ayrıca yüzeysel olarak değinilen erime boşluklu su oluklarının yörede yoğun olmasının, NGS yapılaşmasına etkisinden söz edilmediği gibi, kaç tanesinin, ne genişlikte, ne derinlikte NGS altından geçtiği, ayrıca bunların jeofizik(elektro, gravite, manyetik) yönetemlerle belirlenip blirlenmediğinden de söz edilmemektedir. Bir nükleer kaza olması durumunda, bu tür erime boşıklarından tüm yeraltı sularının ışınım olarak kirlenebileceği göz önünde tutulmalıdır.
57.Yaprakta, “Doğal afet” derken bunun bir deprem olduğu neredeyse önemsenmemektedir.
Üzerinde büyük bir deprem beklenmeyen Ecemiş Kırığını öne çıkarmak taktiksel bir tuzaktır. Tasarının öykündürülmüş çizimlerinden görülmektedir ki, NGS yapısının bir bölümü deniz dolgusu içine yapılacaktır. Bu dolgunun olası bir yakın/uzak deprem durumunda nasıl davranacağı, ona nasıl dayanacağı üzerine inandırıcı bir bilgi yoktur. Kaldı ki, dinlendirme gölmeçleriyle, görünüşü Japonya’daki Fukuşima NGS’sinden daha da kötüdür.
Sizlerin özverili katkıları, ayrıca sevgili ülküdaşım Prof. Dr. Tolga Yarman ile birlikte Mersin ile Akkuyu sunuş ile söyleşisinde belirttiğim gibi, bölgede asıl göz önünde bulundurulması gereken avkulanma(tektonik) etkinlikleri;
1. Kıbrıs Dalma Batma Kuşağı,
2. Ölü Deniz Kırığı,
3. Güney Ege Dalma Batma Kuşağı,
4. Doğu Anadolu kırıklarıdır.
4000 yıllık geçmiş deprem davranış bilgileri, bu diri, ayrıca oldukça devingen kuşaklar boyunda büyüklükleri M=7,9’a varan, etki alanı 200 km’ye varan çok yıkıcı depremlerin olduğu, bunların denizde yaratmış oldukları süpürtü (tsunami) dalgalarının 1000’ler km uzakta bile etkili olarak kara kıyılarını süpürüp geçtiği, 10 binlerce kişiyi öldürdüğü belgelenmiştir.
Yarman’ın önemle vurguladığı; “NGS’lerdeki kaza oranı %1’e ulaşmıştır” sözüne destek olarak, bölgedeki 4 000 yıllık deprem bakıldığında, Güeny Ege Dalma-Batma kuşağında süpürtü oluşma olasılığı %13, dalga yüksekliği 1 ile 6 metre, Ölü Deniz Kırığında ise %6, dalga yüksekliği 1 ile 3 metredir. Demek ki deprem ürküntüsü, NGS kazalarını arttırabilece en önemli öğelerden biridir.
Depremlerin şaşmaz bir yasası vardır. Bir yerde belli büyüklükte bir deprem oluyorsa, gelecekte de o yerde en az o büyüklükte bir deprem olacaktır.
Özetle, Güney Akdeniz’de bir NGS Yapmak, çevre kirliliği, tarımsal düşme, gezginciliği bitirmesi, can güvenliği, teknoloji bağımlılığı, soruna çözüm bulmaması bakımlarından olumsuzdur.
Kaldı ki geçen yıl yapılan bir sorgulmada Mersinlilerin %70’nin NGS’ye karşı olduğu belirtilmişken, hangi demokratik yaklaşım bu yapıma izin verebilir?
Değerli bilgilerinize sunarım.
Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ
İnşaat Mühendisliği Bölümü
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Başdanışmanı
Son Yorumlar