« GELİŞEN OTOMASYON TEKNOLOJİSİ VE İRADE | Çevre Kirliliği Kaçınılmazlık Değildir, Cumhuriyet Bilim Teknik » |
Çırağan Oteli “Gourmet Club” Yetkilisi’nin Dikkatine... |
...
15 Ağustos 2002
Sayın Zeynep Çiftçioğlu
Müdire
Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Swiss Otel
Maçka, İstanbul
Sayın Çiftçioğlu:
Biraz nükteyle söyliyeyim, “Dün akşam Swiss Otel ile, az kaldı, ‘karakolluk’ oluyorduk”.
Olayı duymuş olabilirsiniz, bir de benden duyun...
Sizden, gayet “cana yakın”, “dost” birileri, beni aradı ve özetle şöyle dediler:
- Hocam, tesisimize gelen müşterilerimizin kalitesini yükseltmeyi diliyoruz. Bunun için bir paket hazırladık. Bunu, sizin gibi az sayıdaki seçkin insanımıza yöneltmek istiyoruz. Şu, şu, şu, imkânlarımızdan yararlanmanızı diliyoruz. Ne zaman lokantalarımızda misafir olsanız, size yüzde elli indirim sunuyor olmaktayız, vesaire, vesaire... Minik bir katkınızı edinmemizle birllikte kartlarınızı, adresinize yolluyoruz...
Önce, anlayacağınız sebeplerle tereddüt ettim; sonra “yaklaşımın samimiyetine” inandım. Öneriyi kabul ettim. Kartlar tarafıma, bir iki ay önce intikal etti, ama bir türlü zaman bulamıyordum, gelemedim. En nihayet, dün akşam “Terasınız”a, bir arkadaşımla, konuk olabildim.
Kutlarım, herşey gerçekten hoş, çağdaş. Manzara, bakmaya doyulamayacak bir manzara.
Doğrusu, çok yemedik: Antre yok, bir şişe şarap, iki sıradan kap yemek, iki avuç içi kadar salata. Tatlı da yok. Kahve, konyak, likör hiç yok. Hesap geldi: 140 milyon. Önce, bir defa burada, bir şok-terapi gördüm.
Kolay değil tabii, adam gelmiş İsviçre’den; dünyanın yatırımını yapmış; bunu ufak ufak çıkartacak; Türk parasının maalesef çok fazla değeri yok; dolayısıyla bir denge tutturmak zorunda...
“Şükür” dedim, “yüzde elli indirim kartımız var yanımda”.
Doğrusu yediklerimiz itibariyle, bunları civarda hangi birinci sınıf lokantada yemiş olursak olalım, “70 milyon” hala daha azımsanacak bir meblağ değil, ama “Olsun”, dedim; “indirim kartımı” ve “viza kartımı” verdim, nihai hesabı bekliyorum.
Nihai hesap geldi, o da halk deyişiyle “eşek yükü ile”: 95 milyon TL... Bu oldu ikinci şok-terapi...
“Mühendislik hocası” olduğum için, “ikiye” bölmede, bir kusura düştüm zannettim; garsonu çağırdım. O, “Hocam böyle yapmışlar, elimden birşey gelmiyor”, dedi. Bu sefer, şef garsonu çağırdım... Sağolsunlar, hepsi “cici Anadolu çocukları”... Şef garson, “hesabın algoritması” hakkında bana hemen bilgi verdi. İkiye bölünen, “şarapsız hesapmış” meğer. (Aklıma da gelmemiş değildi, hani.)
O zaman kendimi, inanın, “aldatılmış” hissettim. Bana denen böyle değildi. O halde yalnızca “müşteri kalitesi” arttırılmak isteniyor olmuyor, aynı zamanda “kaliteli, yolunacak müşteri” aranıyor oluyordu...
Hesabın dökümünü istettim. Daha da çok şaşırdım ve daha da çok üzüldüm. Şarap: 55 milyon. İki kap yemek: yuvarlak 25’erden, 50 milyon... Mübalağa etmiyorum, herbiri avuç içi kadar “iki tulumba tatlısı tabağı” salata: 35 milyon...
Üçüncü sınıf şehir meyhanelerindeki, “listelenmemiş kalem” fazlalıklarıyla hesap şişirme yönteminin, beş yıldızlı Avrupai bir otelde, yatırımı hızlı bir şekilde amorti etmenin, temel bir yöntemi olarak ittihaz edilmiş görünmesi, beni üzdü.
Avuç içi kadar, en sıradan “ota”, arkasında hangi hizmet ve nitelik olursa olsun, 35 milyon lirayı, üstelik görebildiğim kadarıyla, “mönüde”, böylesi kaydedilmemiş olarak, “giydiriyor” olmak, ya da görünmek, en hafif deyişle, “ayıptır”.
Bunu kabul etmeyeceğimi ve bunun düzeltilmesini talep ettiğimi, söyledim.
Bir eyyam bekledik. Neden sonra, otelin o saatteki sorumlu direktörü, sağolsun, yanımıza geldi. Sordu, “İngilizce mi konuşursunuz, Almanca mı”, diye...
Tesadüf bu ya, onu da konuşurum, onu da.... Hatta bir üçüncü yabancı dili de konuşurum...
Ama içim bu sefer büsbütün acıdı. Evet, Swiss Otel’deydik ama, burası da Bern, yahut Zürih değildi. İstanbul’du ve İstanbul’un göbeğiydi. Şu güzelim manzaranın orta yerinde, 1918’in yedi düvelinin muhripleri mi vardı ki ben, beykardeşimizin, allah versin, Dolmabahçe’nin “hareminde” tesis ettiği kuruluşta, bu memleketin dilinde değil de, onun dilinin döndüğü dilde konuşmak zorunda olayım?
Otelin sorumlusuna dönük olarak da, gıyapta kusura düşmek istiyor değilim. O, ister istemez, renk beniz atmış olarak, kendini bir hayli şaşkınlık içinde buluvermiş olsa da, elinden geldiğince nazik olmaya çalışarak, benim nokta-i nazarımı anlamaya çaba sarfetti. Fiyatları fahiş derecede yüksek bulduğumu ve bir kandırılmışlık duygusu geliştirdiğimi not etti. Tavrıma dönük bir saygı kusuruna düşmedi; düzeltilmemiş hesabı ödemeye karşı tepkimi kabullenmiş göründü.
Durumu dikkatinize, üzüntü içinde getiriyor; fahiş fiyatların, muhakkak gözden geçirilmesini; bize getirilen hesapta, ayrıca mönüde yer almayan ve olmayacak şekilde 35 milyon lira olarak kaydedilmiş, avuç içi kadar iki salata tabağının hesabımızdan düşülmesini, ayrıca eğer “çirkin bir şekilde tuzağa düşürülmemiz” kastedilmemekte ise, zaten fahiş olan 55 milyon liralık şarabın da, yüzde ellilik indirime dahil edilmesini; belirlenecek yeni hesabın, tarafıma, bir banka hesap numarasıyla birlikte bildirilmesini, talep ediyor; güzel dileklerle, sevgiler, saygılar sunuyorum.
Son Yorumlar