« KURULTAY KONUŞMASI | İSTANBUL İL KONGRESİ ÖNCESİ DELEGASYONA MESAJ » |
KÖRFEZ SAVAŞI ve ULUSLAR ARASI CEBİR HUKUKU KAVRAMININ, ISKALANMASI
Yazılar, Siyasi İçerikli Yazılar
|
|
KÖRFEZ SAVAŞI ve ULUSLAR ARASI CEBİR HUKUKU KAVRAMININ, ISKALANMASI |
...
Bir devlete, “yaramazlığından” dolayı; Birleşmiş Milletler’in Barış Gücü sahneye konmaksızın; herhangi bir “cebri hukuku” olmaksızın ya da çalışılmaksızın; kimi şikayetçi –kuvvetli-devletler, zorbaya “zor” yoluyla, ama sözde Birleşmiş Milletler’in izniyle, haddini bildirmektelerdi.
Kısaca, zorbanın haddi, yirmi birinci yüzyılın sonunda, uluslar arası bir “cebir kurumu”, böyle bir kurumun hukuku, yürürlüğe getirilmeksizin, gözetilmeksizin, “zorbalıkla” bildiriliyordu.
Kuvvetli devletler, “zorbalığa” karşı, Birleşmiş Milletler’i alet ederek, “zorbalık” yapıyorlardı.
“Zayıf zorba”, kafasına tokmağı yiyor... “Kuvvetli zorba” galip geliyordu. Zorbalığa karşı zorbalıktı yapılan... Başka bir şey değil!..
Zayıfın zorbalığı, zorbalıktı... Kuvvetli zorbanın zorbalığı ise sözüm ona, uluslar arası adaletin korunmasıydı.
*Ağustos 1999
Birleşmiş Milletler alet edilerek yapılan savaş; gerçekte, getirisi çok fazla, bir “çıkar yatırımıydı.” Bu savaşta güçsüz zorbanın başı eziliyor; “evrensel zorbalıksa”, bir yığın “diplomatik dalavereyle”, zorbalık bayrağını açmış olarak, zafere ulaşıyordu.
Bu satırların yazarı, bir hukukçu değildir. (Bu açıdan özellikle uluslar arası hukuk uzmanlarının, hukuk konusundaki bilgisizliğini hoş görmesini diler.) Şu var ki, Körfez Savaşı’nın en çarpıcı ve en ıskalanıp tartışılmayan boyutu, herhalde, “uluslar arası bir cebir hukuku kurumunun” hiçe sayılmış olması, gözetilmemiş ve sorgulanmamış olmasıdır.
Cebir Hukuku
Cebir hukuku, hukukun en temel sayılabilecek kurumlarındandır. Söz gelişi, “işkence” çağdaş hukukta, artık yoktur. Sanığa ya da mahkuma, çağdaş yargılama ve mahkumiyet koşullarının ötesinde “manevi eziyet” dahi, onaylanmamaktadır.
Sanık, “kelepçeyle” yargılanamaz. “Firara” yönelik önlem olarak, mahkeme aşamasına kadar takılan kelepçeden, yargılama başlamadan evvel, arındırılır.
“Ceza Muhakemeleri Usulatı”; yüzyıllar boyunca ulusların, o arada kaç hukuk bilgininin, insancıllığı yerli yerine oturtmak üzere verdikleri uğraş uzantısında, yaptırımlaşa gelmiştir... Giderek de çağdaşlaştırılmaya uğraşılmaktadır...
“Deliye”, diğer bir yandan, “deli gömleğini” giydirmenin yöntemleri vardır. O, incitilmez... Hırpalanmaz... Yalnızca tutulur ve götürülür. Bu , “ceza” bile değildir... Cebirdir... Yöntemi ve hukuku vardır... Olmalıdır.
Ceza, tabiatıyla; “cebri”, yani “zoru” içerir. Cezada “tecrit” vardır. Ama, haysiyet kırıcı muamele yoktur. Olamaz, kabul edilemez.
“İdam cezasını” varsayan yaklaşımlarda bile, infaz öncesi ya da infaz sırasında, mahkuma hakaret edilmez, edilemez, edilmemelidir.
Geçenlerde ABD’de yapılan bir idam infazı öncesinde, avukatları mahkuma, “seni seviyoruz”, diyebilecek kadar yücelmişlerdir.
Suç işlenebilir, suça ceza biçilir. Ama uygarlık, gezegenimizde yer yer olsun o konumlara yükselebilmiştir ki ... İşte, ölüm cezası öncesinde, bir mahkuma, yaptığı kötülükler yanı sıra, taşıdığı nice insancıl güzelliğe yönelebilen avukatları, ona, “Seni seviyoruz”, diyebilmektedir.
En acı, en onarılmaz, en tartışmalı bir cezanın bir cebir hukuku aracının uygulanması aşamasında dahi hukuk adamlarının, “sevgi” dolu yaklaşımları, ola ki ileride yaptırımlaşacak ve elbette cebir hukuku uygulamalarını, hayli başkalaştırıp çağdaşlaştıracaktır.
Körfez Savaşı ve Cebir Hukukunun Hiçe Sayılması
Körfez Savaşı’na dönelim...
Ne olmuştur :
Irak, Kuveyt’e girmiştir. Bu fiilin; ABD’nin Panama’ya girmesinden, ya da benzer öteki süper devlet ihlallerinden bir farkı yoktur.
Ne ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi: yalnızca Irak’ın Kuveyt’e girmekliğini, “uluslar arası hukuk ihlali” saymaktadır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, işte bu noktada, neye göre olduğu bizce hiç belli olmayan bir yaklaşımla, söz konusu ihlali gidermek üzere, bazı devletlere, Birleşmiş Milletler’i “seyirci” bırakarak, gelişigüzel “müdahale vizesi” vermektedir!
Dikkat edilirse, bu vize; Birleşmiş Milletler’in bizatihi kendi platformunda değil... Neye göre olduğu çok kuşkulu olarak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi platformunda, verilmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, diğer bir deyişle, hiçbir “cebir hukuku” vazetmeksizin, kimi devletlere “keyfi” olarak, Körfez’e, özellikle de Irak’a müdahale hakkını bahşetmektedir.
Söz konusu vize, kanımızca, zaten “keyfi bir tasarrufla” verilmiştir. Daha da kötüsü, müdahil devletler, Körfez’e ve Irak’a müdahaleyi, tamamen keyfi olarak, ama çıkarlarına en uygun şekilde, gerçekleştirmişlerdir.
Birleşmiş Milletler, tarihinde belki ilk defa, bu denli, “uluslar arası zorbalığın”, aracı olmuştur.
Baş Suçlu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’dir!..
Körfez Savaşı sırasında, aşikar pek çok, “savaş suçu” işlenmiştir.
Şu var ki, kanımızca “baş suçlu”, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’dir.
Çünkü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi; bazı devletlere, yetkilerini kötüye kullanarak ve ihlal ederek, Körfez’e müdahale olanağını bahşetmiş ve bu devletlerin her türlü cebir hukuku kurumu ve kavramını hiçe sayarak, salt çıkarlarına uygun bir şekilde ve gerçekten çok yönden, o arada teknolojik açıdan vahşice, bir “yıkım savaşı” sürdürmelerine geçit vermiş, sebep olmuştur.
Saddam bir “deli” ya da bir “zalim” olarak kabul edilebilir. Ama bu kişi ve onun başında bulunduğu devlete, o arada milyonlarca insana, kitlesel kırımla sonuçlanan bir saldırının, kökeninde ve çerçevesinde, her hangi bir “ uluslar arası cebir hukuku” özeninin bulunmaması ve müdahalenin Birleşmiş Milletler paravanasıyla, sırf müttefiklerin ilkel ve emperyalistlik çıkarları doğrultusunda yapılmış olması, korkarız, çağımızın uluslar arası en yüz kızartıcı cürümlerinden biri olmuştur.
Irak’a, bundan yarım asır önce Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan nükleer silahların tahrip kabiliyetinden, yuvarlak yirmi kat daha fazla tahrip düzeyinde, bomba atılmıştır müttefikler!..
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin marifetiyle!..
Neye, hangi uluslar arası hukuka, hangi “cebir hukukuna” göre?..
una
“Küçük zorbalığa” karşı “dev zorbalık”...
İnsanlık, onca donanıma karşın, “ilkel hukuku”, yazık ki hala daha, aşamamış olmaktadır.
Körfez Savaşı’nın öğrettiği temel ders, işte budur.
Son Yorumlar