« EMO: Enerji ve Savaş, Samsun | Bütünsel Bir Değerler Sistemi, Çevre ve Barış, Giresun » |
Doğa ve Kaos
Yazılar, Konferanslar
Doğa ve Kaos |
|
ULUSLARARASI ÇEVRE SORUNLARI SEMPOZYUMU |
...
Maddenin, gitgide daha büyük bir hacme yayılması, “evrenin çürümesi” anlamına geliyor. Enerji korunuyor... Ama, enerjinin gitgide daha büyük hacimler işgal etmesi, onun “daha az kullanılabilir hallere”düşmesi, demek olmakta... Diğer bir deyişle enerji, korunsa bile; değersizleşiyor, çürüyor...
Bunlar, Termodinamik Bilimi’nin temel yasaları...
Evren, gitgide daha çok çürüyecekse... Herşey, karanlıklarla özdeşleşegiden bir ıssızlığa, “mutlak bir ölüme” dönüşecek, demektir.
Böyle bir “olgu”, evrenin “yaşamsallığı” açısından; üst düzeyde canlı açısından; dünyamız açısından; insanlık açısından; fevkalade, “hazindir”.
Evrende “hayat”; bir kaç on milyar yıllık bir sürenin, bir “nefes” kadar kısacık bir yerlerine “maytap” gibi, parlayıp... Neredeyse bunun akabinde, yok olmaya mı mahkum, acaba?..
Doğrusu bilmiyoruz.
Şu var ki bugün için, hiç tedirgin olmamalıyız... Çünkü bir defa bizim yıldızımızın, Güneş’in – kısasından hala - beş milyar yıllık bir ömrü var gibi görünüyor!..
YAŞAM, KAOSUN ÜRÜNÜDÜR!..
Burada tartışma konusu yapmak istediğimiz; olacaksa, bilmeyiz kaç milyar yıl sonra, evrendeki yaşamın karşısına dikilecek, “kozmik felaket” değil...
Dikkate öncelikle getirmek istediğimiz – olacaksa, öyle bir felaketten çok evvel “yaşamın” kaosun ürünü, yapıtı olduğu vakıasıdır.
Tuhaf ama öyle... İnsanoğlu; canlı-yaşayan herşey; daha, ara kademedeki fiziksel ve kimyasal yapılardan başlayarak; işte hep, kaosun yoğurduğu ürünler, yapıtlar olmakta.
Pekiyi, nasıl oluyor da acaba, evren çürümeye yüz tutmuşken... Madde, gitgide daha büyük bir hacme yayılırken... Yani, “düzensizlik” gitgide artarken... Bununla taban tabana zıt bir karakterde olarak “madde, düzen geliştiriyor”... Temel fiziksel parçacıklar, kapkaranlık uzay boşluklarının bir yerlerinde buluşunca; evrenin, “üst-yapı-taşlarını” meydana getiriyorlar...Nötronlar, protonlar oluşuyor... Atom çekirdekleri oluşuyor... Atom oluşuyor... “Galaktik bulutlar” oluşuyor... Burada, yıldızlar topaklanıyorlar... Gezegenler oluşuyor... Gezegenlerde, hayatın yapıtaşları oluşuyor... Amino-asitler, hücre şifreleri oluşuyor... Hücre oluşuyor... milyarlarca yıllık “hummalı bir etkinlik” uzantısında, ileri-düzeyde- canlılar oluşuyor... Nasıl acaba?..
Kısaca:
Nasıl acaba, kaos, düzen doğuruyor?..
GALAKSİLERİN OLUŞUMU
Daha bir-iki yıl öncesine kadar, “Büyük patlama sonrası, maddenin gitgide daha geniş bir hacmi kaplamasıyla, galaksilerin oluşumu arasında bir zıtlık olmalı” diye düşünülüyordu.
Galaksiler, uzaydaki “gökadalar”... Maddenin topaklandığı, yumaklandığı oluşumlar... Güneşimiz; örneğin, “Samanyolu” adını verdiğimiz gökada içinde bulunuyor... Samanyolu’nda, Güneşimiz gibi yüz milyar civarında yıldız olduğu, düşünülüyor... Samanyolu gibi, milyarlarca galaksi var, teleskopların görüntü alanına giren...
Evren şayet, büyük patlamayla dağılmaya başlamışsa... Madde ve enerji gitgide “un-ufak” olacak demektir. Öyleyse, nasıl oluyor da madde, “gökadalar” olarak düzenleniyor; topaklanıyor; milyarlarca yıldızı üretmeye geçebiliyor?..
Bu sorunun cevabı, geçenlerde Princeton Üniversitesi’nde, dev bilgisayarlarla bulundu. Bunlara, milyarlarca gök-mekaniksel cismi, çekim yasalarıyla birlikte verir ve “büyük patlamayı” canlandırırsanız...O zaman, maddenin uzayda dağılma sürecinde, yer yer “topaklanmaların” meydana geldiğini – çok meşekatli sayısal bir analiz çerçevesinde görebiliyorsunuz...
“Büyük patlama” demek; evrenin “düzensizlik artışının”, diğer bir deyişle, “sonu olmayan bir kaosa dönüşümün” başlangıcı, demek olduğuna göre... Büyük patlamadan sonra olan “herşey”... O arada “gökadalar bünyesindeki topaklanmadan başlayarak, dünyamızdaki hayata kadar uzanan yol” kaosun yani başıbozukluğun, “doğurduklarından” olmaktadır.
Kısacası, kaos, yani başıbozukluk –deyim uygunsa- o kadar da “başı bozuk” olmamaktadır.
Herhalde genel kaotik eğilim, yani “evrenin çürümesi” olgusu, değişmemekte... Ama bu arada genel çürümeyle zıtlık arzeden, hem de gökadasal boyutlarda “düzen ürünleri”, meydana gelebilmektedir.
Hemen belirtelim...
“Kaosun çocuğu” olarak “düzen”, yalnızca gök-mekaniksel, astronomik mekanların bir özelliği, değildir.
Bakın nasıl...
MADDE, ENERJİYİ DÜZENLEYEBİLİYOR!..
Esas olarak “madde”, bizi şaşkınlıklara boğarak, “enerjiyi düzenleyebilmektedir”.
Madde, yani, öyle bir “makina” olmaktadır ki... Pek çok durumda, bir tarafından düzensizlik girince; öbür tarafından düzen çıkabilmektedir!
Tersine çalışan bir “kıyma makinası” gibi...
Makinaya, bir ucundan kıyma konulunca... Öbür tarafından, but çıkıyor, bonfile çıkıyor... Kemik çıkıyor... Koyun çıkıyor... Dana çıkıyor... İnsan çıkıyor... Hatta otomobil, uçak, uzay gemisi, milyarlarca bina... Abideler, tapınaklar çıkıyor... “Düşünce” çıkıyor... Şu satırlar çıkıyor...
Olay işte, aynen, budur.
İyice basit bir örnek zikredelim... Lazer ışını...
Lazer bir ışıktır... Atomdan çıkar... Ama bundan ibaret değil... Milyarlarca ve milyarlarca atom, sanki birbirlerinden haberlilermiş gibi, “kusursuz bir orkestrasyonu” sergilemekte... Soğurdukları “dağınık enerjiyi”, aynı bir anda dışarıya boşaltabilmektedirler...
Burada ayrıntıya girmeyeceğiz... Ama şurası önemli ki, belli bir atom ailesi; karıncalar gibi; en üst boyutta, görkemli – canlı insan gibi; hem de daha, “çok ilkel” sayılacak bir düzeyde “düzensiz girdiyi, düzenli bir çıktıya dönüştürebilme” hassasına, sahip bulunmaktadır.
Madde karman-çormanlığı, pejmürdeliği, keşmekeşi, karmakarışıklığı, yani kaotik bir yapıyı “organize etmekte”, düzene kavuşturmaktadır.
İşte o nedenle:
- Madde, daha atomistik düzeyde, enerjiyi düzenleyebilmektedir.
ENERJİ MADDE OLMAKTA... MADDE ENERJİYİ DÜZENLEYEBİLMETEDİR!..
Gerçekte “madde” ve “enerji” eşdeğerdedir. Dolayısıyla maddenin bizatihi kendisi, düzenlenmiş enerjiden başka bir şey değildir.
O halde... Enerji, madde olarak yoğuşmakta... Maddeyse, birçok halde, enerjiyi düzene sokmaktadır.
İşte, taa buralardan geliyoruz... Bir yandan “evren çürüyor”... Ama... Öbür yandan, hem galaktik olarak topaklanmalar, düzenlemeler oluyor... Hem de, atomistik olarak madde, bir “düzen üretici” olarak, çalışıyor.
Kısaca... Öyle bir makina ki... Kaostan gökada çıkartıyor... Yıldız çıkartıyor. Enerjiden yoğuşan madde, ayrıca, kaotik enerjiyi “düzene” sokuyor... Milyarlarca yıllık oluşumlar sürecinde, organik moleküller oluşuyor, bakteriler oluşuyor... Denizanası oluşuyor... Balık oluşuyor... Ot oluşuyor, ağaç oluşuyor... Sinek, kertenkele, böcek, kurt, kaplan, orangotan oluşuyor... İnsan oluşuyor...
“Kaos –ana”, galaksileri doğuruyor... Uzayın, bizim bulunduğumuz yöresinde, dünyamızı, “tabiat-anayı” doğuruyor... Evet, etrafımızda gördüğümüz, herşeyi... Başta gezegenimiz, yuvamız olmak üzere, etrafımızdaki herşeyi... Yeşili, maviyi, denizi, havayı, toprağı, enva-i cins canlıyı, bizi doğuruyor...
DÜZENİN, KAOSA DÖNÜŞMESİ ANLAŞILIRDIR... YA “BİLİNÇLİ DÜZENİN” İNTİHARI?..
Buraya kadar, gerçekten çok coşkulu...
Ama bir şey daha var... Kaostan düzen doğduğu gibi... Düzen; hem de “gayet örgün bir kurgu aşamasında” olarak; kaosu yani darmadağınıklığı, keşmekeşi, “hüznü” meydana getirebiliyor.
“Kapalı sistemlerde”, düzenin bozulması, “termodinamik” bir vakıadır. Yazımızın buraya kadar olan kısmında, işte zaten böylesi bir çerçevede asıl, kaostan düzenin (taa “insanoğlu” olarak yapılanan muhteşem seviyeye kadar) nasıl meydana gelebildiğini, açıklamaya çalıştık.
Nedir ki, bir de “bilinç kazanmış düzenin” nasıl olup da benzerlerini, hatta kendini, tahrip etme mekanizmalarını, - bir de “bilerek” – yürürlüğe koyduğunu anlamak, inanın, fevkalade daha zor!..
Uzun uzadıya tartışmayacağız... Ama, harc-ı alem, birkaç örnek zikrediverelim... Taammüden cinayetler, dünya savaşları, bir yığın yerel hırlaşma... O arada, sanayileşmeyle gelen ve dünyayı mahvetme noktasına hızla yaklaşan “çevre kirliliği”... Dünyayı, bir kaç yüz defa yok edecek “silahlanma tırmanışı”, nükleer silahlar...
Silahlar dahil tüm teknoloji ürünleri; dünyanın en pırıltılı beyinlerinin, en dahi çocuklarının, nice hayat boyunu, geniş anlamda nesilleri tutan emeklerinin, keşiflerinin, pırıltılı çalışmalarının, ürünüdür.
Tüm teknoloji ürünleri, maddeyi şaşılacak derecede, adeta “eğitmiş” olarak, en ileri bulgularla “şahane bir düzene” ulaştırmakta, kavuşturmaktadır.
Şu var ki, o dahiyane buluşları, yapıtları uç-uca eklediğimiz zaman... Son toplamda... Sanayileşmede olsun, silahlanmada olsun, hatta bir ölçüde kentleşmede olsun, “dahiyane-bir-ahmaklık” dizgesi meydana çıkıyor... Düzen öldüren, düzen katleden, düzen bozan, düzen düşmanı “akıl-dolu-bir-şapşallık” mekanizması, çıkıyor ortaya...
“Kaos”, milyarlarca yıl sürelerle, düzen yoğurup düzen oluştururken... Kaosun en biricik, en donanımlı ürünü, evladı, insanoğlu; yeryüzündeki uğraşı, ihtirasları, eğilimleri itibariyle, “düzenin de adeta intihar eder gibi, kaosa dönüşebileceğinin” en “inanılmaz”, en “bilinçsiz” örneklerini, sergileyebiliyor.
KAOS – ANADAN ÖĞRENMEK...
Kozmik süreçlerde, büyük patlama sonrası “genel çürümeye” karşı; “evrensel kaosun” kafa tutabildiğini, düzen oluşturabildiğini, tüylerimiz diken diken olarak öğreniyoruz, izliyoruz.
İster gök-mekaniksel “sonsuz büyük” boyutta olsun... İster atomistik “sonsuz küçük” boyutta olsun... Kaostan başlayarak, düzen yapım faaliyeti, o düzenin uç yapıtları olan bizlere, arayışlarımızitibariyle, en aşıkar bir “yönelişi”, bir “öğretiyi” işaret edebilmelidir belki...
Düzen ustası kaos-ananın, biz en müstesna yapıtlarına baş öğüdü, “düzenliliğin geliştirilmesine katkı vermek” olmamalı mıdır?..
Yoksa “Doğa düzenini”, mahvetmek değil!..
İnsanların doğayı ve birbirlerini yok ettikleri yerde; kaos-ana, tabiat-ana yeniden “görevdedirler”... Evrenin, değişik süreçlerinde, çok değişik romanları var etmek için...
Ama “akıl-dolu-şapşallıkların – mimarlarını”; bizi; defterden, sonsuza dek silmiş olarak.
*
Doğa, kaostan, düzen yaratabiliyor. Bu gerçekten, insanı, hayretlere garkedecek bir olgu.
Ne ki düzenin, “bilinç kazanmış” üstün unsurları birbirlerini yoketmeye, yönelebiliyor... İntihar edebiliyorlar... Kaosun milyarlarca yıllık süreçlerde yoğurduğu eserler, bir lahzada silinebiliyor.
İşte bunu anlamak çok zor...
Eğer dokumuzda “dehşetli bir kusur” yoksa... (Ki maalesef, var gibi görünüyor!..)
Kaos-anadan öğreneceğimiz, çok şey mevcut, demektir.
TEŞEKKÜR
Sözü yazıya döken ve yazıyı okunurluğa kavuşturan Sevgili Ayşegül Sevinç’le, Ayşe Coşkun’a pek çok teşekkür ediyorum...
Yorum onay bekliyor
Bu yazının onay bekleyen 1 yorumu var...
Son Yorumlar