NÜKLEER ENERJİDE KİRLİ POLİTİKALAR
PROF. DR. TOLGA YARMAN YAZIYOR Nükleer enerjide kirli politikalar İhaleyi kazanacak şirketlere öneri: Gelin biz bu işi devletin, dolayısıyla da halkın sırtına yıkmayalım. Nükleer santrali (ceremesine katlanın), siz yapın. Hatta istiyorsanız, gidin Akkuyu'ya kurun. Ama, işte, bir koşulla: Siz yapın, siz sigortalayın, siz işletin. Para kazanın. Olası zararları siz karşılayın Turizm gelirlerimizde, psikolojik sebeplerle azalma olursa, farkı siz karşılayın. Kaza olursa, zararımızı karşılamayı taahhüt edin. Size ''talep Size ''talep güvencesi'' veremeyiz. Ancak ucuza verirseniz, elektriği sizden alırız. Nükleer atıklara da karışmayız. Gündemdeki ''nükleer santral ihale'' süreci; görebilecek gözler acısından, Türkiye'deki siyasi tezgah mekanizmasına ilişkin çok ilginç ipuçlarını ele vermiştir. Bir defa, unsurları içerde olsun dışarıda olsun, nükleer lobi bünyesindeki baskı gruplarının siyaset dünyasındaki uzantıları, artık oldukça iyi anlaşılmaktadır. Dile getirilen ''millilikmiş'' , ''çağ atlamakmış'' , ''nükleer teknolojiymiş'' , ''atom bombasıymış'' , ''uranyum ve toryum gizilimizmiş'' , ''enerji tüketimimiz dünya ortalamasının altındaymış'' , ''yoksa, karanlıkta kalınırmış'' türünden gerekçelerin tümü numara. Çoğunlukla gayri samimi ve bayağı ustaca ''örtülü bir siyasetin'' (saf ayartmada fevkalade başarılı olduğu kuşku götürmez ''nükleer mümin'' bilimcilerimizi ve bürokratlarımızı mıknatısladığı her durumda kesin), hin mi hin, ''uzaktan kumanda mekanizması'' olarak sahnelenmektedir. Ama bütün şu ''sözde gerekçelerin'' üstüne üstüne giderek, onları teker teker, zaten vukufsuz tezgah erbabının elinden koparıp almak; takkeyi düşürmüş, keli iyice gözler önüne sermiştir. Dünya Bankası’ndan uyarı yazısı Söylediklerimizi; keza ilgili demokratik kitle örgütlerimizin, başta da Elektrik Mühendisleri Odaları’nın söylediklerini; Dünya Bankası’nın, 9 Kasım 1999'da, Enerji Bakanlığı’nın en üst kademesine, hem de gayet rencide edici bir dille yazması; trajikomik olmak bir yana, burada ortaya koymak istediğimiz savın, şamar gibi bir kanıtını oluşturmaktadır. Dünya Bankası’nın, Enerji Bakanlığı’nın en üst kademesine yolladığı ve bir biçimde (haliyle bakanlık üst düzey yetkililerine rağmen) basınımıza sızdırılmış olan yazı; Dünya Bankası’nın Enerji Bakanlığımıza ''elektrik şebekemizin iyileştirilmesi için verdiği kredinin geri ödenmesine'' ilişkin yaptırımların gereğini yerine getiremeyeceğimizden duyduğu endişe çerçevesinde kaleme alınmıştır. Bu yazi, soz konusu cercevede, Enerji Bakanlığımızın müsveddevari politikalarını, baştan sona eleştiri yağmuruna tutmaktadır. Buradaki, bizce en çarpıcı nokta; Enerji Bakanlığı’nın, kimi özel elektrik üreticilerimizden yüksek fiyatla aldığı elektriği, TEDAS’, yani elektrik resmi dağıtım kuruluşumuza ucuza vermesinin, aradaki farkın ise Hazineden, yani halkın cebinden kapatılmasının sorgulama konusu yapılmasıdır. Müthiş! Enerji Bakanlığı’nın, daha doğrusu, orayı bugün deruhte eden siyasi anlayışın politikası gerçekten müthiş. Olana bakin! Enerji Bakanlığı, halka, sözde ucuz enerji veriyor. Ama sonra gidip bunu Hazineye, yani son toplamda yine halka ödetiyor. Enerji Bakanlığı bu arada, halkın cebinden, yüksek fiyatla elektrik satın aldığı üreticileri abad ediyor. Ve bunu biz eleştirmiyoruz, verdigi krediyi doğru düzgün geri alamayacağından tedirgin olduğu için Dünya Bankası eleştiriyor. Dünya Bankası, bize bu çerçevede, Türkiye acısından gerçekte çok incitici bir üslupla, bir dizi önlemler reçetesi öneriyor.
'İmzalanmamış projelerden vazgeçin' Önlemlerin başında ne var, biliyor musunuz? Turkiye'nin halihazirda kurulu elektrik kapasitesinde hayli bir yedek fazlasi oldugundan, anlasmasi imzalanmamis ilave projelerden sarf-i nazar edilmesi... Gercekten de, bugun kurulu kapasitemiz 26 bin megavat, yani yuvarlak olarak, 26 Keban Baraji kadar. Biz bunun en cok, o da yilda ancak bir yarim saat kadar 18'ini kullaniyoruz. Dunya Bankasi, bizim, dilimizde tuy bitercesine soyledigimizi soyluyor. ''Senin yedek fazlan var, bugun icin ilave yatirimlara ihtiyacin yok, bu asamada yeni yatirimlardan kacin!'' diyor. ''Enerji tuketimimiz dunya ortalamasinin altindaymis'' , ''yoksa, karanlikta kalinirmis'' , ''nukleer zorunluymus'' ... Demek ki bunlar dogru degil. Kime gore? Dunya Bankasi'na gore... Ne peki bunlar? Ortulu bir siyasetin sahnelemesinde basvurulan motifler. Bakin, Dunya Bankasi daha da ileriye giderek bizimkileri uyariyor: ''Boyle gidersen, benden sana kredi yok!'' diyor. Buna karsi bizim gelistirdigimiz siyasi manevra ise oyun icinde oyun iceriyor. Enerji Bakanligi'ni bugun deruhte eden siyasi anlayis hangisi? ''Ozellerden yuksek fiyatla elektrik alma'' , yani onlari ''gozetme'' anlayisi, yani bu guclu ozellerin siyaseti. Ozeller, ''vekilleri'' ile iktidarda olarak, Dunya Bankasi'nin ihtarina ragmen, tabii tatli karlarini surdurmek isteyerek ne yapacaklar? Enerji Bakanligi'na elektrik satim fiyatlarini mi dusurecekler? Katiyen! Bu ''ver-kac'' surecek; Dunya Bankasi'ndan alinacak krediler kurursa kurusun, yine surecek! Ustelik ilave finans kaynaklari, ilave karlarla surecek. Uyan ey milletim uyan! Iste simdi, kendi ulkelerinde zor durumda kalmis olduklari icin, bizim disimizda bir de Ortadogu, Kuzey Afrika ve Orta Asya nukleer aslanlarina, ''showroom'' (gosteri platformu, sergi yeri) olan Turkiye'ye; kredileriyle, ancak yine de tabii (5 milyar dolar, yani bir nukleer santral kredisinin yillik yuvarlak faizi 500 milyon dolar olarak) faizdi, tahkimdi, yerli ortaklardi, ne gerekmekteyse, her turlu uluslararasi, keza yerel ticaret guvencesiyle donanmis bulunarak kosturan dev nukleer konsorsiyumlar; boyle bir asamada, alternatif finans kaynagi oldugu kadar, ilave bir kar kapisi olarak da sahnelenmis bulunuyor. Gercekten, ''master bir siyaset'' . Iste ''millilikmis'' , ''cag atlamakmis'' , ''nukleer teknolojiymis'' , ''atom bombasiymis'' , ''ulusal nukleer gizilimizmis'' , ''elektrikmis'' , butun bunlar olaganustu bir tezgah.Ust bir siyaset orkestrasyonunun ortulu motifleri. Simdi benim sunca yildir ''Enerjinin oldugu yerde siyaset vardir, cogunlukla da kirli siyaset vardir'' yolundaki sozlerim, umarim, daha iyi anlasiliyordur. Biz kez daha belirtelim; bu satirlarin yazari, Turkiye'de nukleer enerji uretimine hic karsi olmus degildir. Ne var ki konuya o sebeple, bu sebeple, takim tutar gibi duygusal suruklenmelerle degil, mumkun mertebe yansiz yaklasilmasina, omuz vermeye titizlenmektedir. Bu cercevede bir kez daha vurgulayalim: Nukleer enerji uretimi, 1970'lerin sonlarina kadar, cogunlukla ''guvenilir'' , ''temiz'' ve ''ekonomik'' olarak tasnif ediliyordu. Bugun durum gerek vakalar itibariyla gerekse de kamuoyu nezdinde, ustelik gitgide tirmanan boyutlarda hic boyle degildir. Guvenilir degil ''Guvenilirlik'' ogesi, malum kazalar (ozellikle, 1979 TMI-ABD ve 1986 Cernobil-Sovyetler Birligi kazalari) sebebiyle dunya kamuoyu nezdinde ciddi hasar gormustur. Bu o kadar boyledir ki, nukleer santrallari, sigorta sirketleri sigortalamaktan kacinmaktadirlar. ''Temiz olma'' ogesi de irili ufakli nukleer kazalarin yani sira bilhassa nukleer atiklarin elden nasil cikarilacagina milyar dolarlara balig olan ve yillarca suren hazirliklara ragmen, kamuoyu tepkileri nedeniyle bir turlu yakinsanamamis oldugundan yipranmistir. ''Ekonomiklik'' ogesine gelince... Gerek guvenlik onlemlerinin, kaza olasiliklarini azaltmak icin arttirilmasina bagli olarak yapilmak durumunda kalinan katmerli harcamalar... Gerek omurleri sonunda, hemen her yani radyoaktif olmus santrallarin sokum masraflarinin astari yuzunden pahaliya gelmesi... Gerekse de nukleer atiklarin elden cikarilmasinin, yine astari yuzunden pahaliya geliyor olmasi sebepleriyle, nukleer enerji uretimine iliskin ekonomiklik ogesi de oncelik belirlemede bariz bicimde gerilere dusmus olmaktadir. Kisacasi, gerek vakalar itibariyla gerekse de kamuoyu nezdinde, nukleer enerji uretimi, evvelce tasnif edildigi ve algilandiginin tersine, ''ne cok guvenilirdir, ne cok temizdir ne de rekabette yeterince ekonomiktir'' . Bu durumda; nukleer enerji, tabii butun su soyleyegeldiklerimizin bilincinde olunarak, siyaseten savunulabilir. Ne var ki, nukleer enerji uretimi iddiasini, ulkemizde, ''Valla zorunludur, cok guvenlidir, cok temizdir, cok ucuzdur, daha iyisi yoktur, simdi derhal ve cok cok, ayrica ve cok onemli olarak ulusal nukleer savunma icin nukleer!'' diye hizli amigo ruzgarlariyla estirenlere, bizim makul bir tavsiyemiz var: Gelin biz bu isi devletin, dolayisiyla da halkin sirtina yikmayalim. Yapin, sigortalayin, isletin, para kazanin ''Serbest pazar'' , ''serbest ekonomi'' , ''tahkim'' tamam. ''Altta kalanin cani ciksin'' , bu da tamam. Bir kosulla. Nukleer santrali (olacak o kadar degil mi), ceremesine katlanin, siz yapin. Hatta istiyorsaniz, gidin Akkuyu'ya kurun! Ama, iste, bir kosulla: ''Yapin, siz sigortalayin, siz isletin! Para kazanin! Hatta uc firma Westinghouse+Mitsubishi (ABD+Japonya), Framatom+Siemens (Fransa+Almanya), AECL (Kanada) vardi ya. -Her ucunuz de, hatta eger muhakkak ve hala daha istemekteyseniz, o da kabulumuz, Akkuyu'ya gidin, santrallarinizi yapin, sigortalayin, isletin! Para kazanin! Baslangic icin, ulkemizde uc tane nukleer santralimiz birden oluversin. Biz yalniz iki kayit koyalim:
1) Reaktorler tikir tikir calisirken dahi olsun, turizm gelirlerimizde, psikolojik sebeplerle azalma olursa, farki siz karsilayin. Bir de bolgeden gelen sebze-meyve urunlerimizin satisinda, iceride olsun, disarida olsun, reaktorler sebebiyle bir gerileme olursa, buradaki farki da siz kapatin. 2) Allah korusun, kaza olursa, zarar ziyanimizi da haliyle siz karsilamayi taahhut edin. Bu arada, Afrikali, Ortadogulu, Orta Asyali nukleerseverlere, ulkemizden istediginiz kadar cok propaganda yapin, onlari buraya davet edin, santrallarinizi gosterin. Kusura bakmayin, bir minik ayrinti daha olacak: Size ''talep guvencesi'' veremeyiz. Ancak ve ancak ucuza verirseniz, elektrigi sizden aliriz. Nukleer atiklara da karismayiz. Haydi gelin simdi; guvenilir, temiz, bilhassa da ucuz, nukleer ulusal gelecegimizi, uluslararasi malum deyimle, ''karsilikli cikar anlayisi'' icinde ve hayirlisi ile, birlikte tesis ediverelim!
|
Son Yorumlar