« GEÇMİŞTE VE BUGÜN:NÜKLEER ENERJİ TARTIŞMASI | Batı Avrupa Savunma Sanayilerinin Entegrasyonu Yönünde Eğilimler, Sorunlar ve Türkiye » |
ÇERNOBİL’DEN YEDİ YIL SONRA TÜRKİYE...
Yazılar, Bilimsel ve Teknik Yazılar
ÇERNOBİL’DEN YEDİ YIL SONRA TÜRKİYE... |
...
Benim Çernobil’den sonra, sayılamayacak kadar çok konuşmamda ve yazımda söylediğim özetle şuydu:
• Çernobil Kazasına bağlı olarak ülkemizde “olağanüstü radyasyon bulaşığı” meydana gelmiştir.
• Ülkemizin karşı karşıya kaldığı radyasyon “olağanüstü” demek, olağanda doğadan aldığımız radyasyondan, (Çeşitli yörelerimizde Çernobil bulutunun üzerimize ne kadar bulaşık döktüğüne bağlı olarak) şöyle bir “onbeş-yirmi kat daha fazla radyasyona maruz kalmamız” demek, olmaktadır.
• Bu doz genelde (tekrar ediyorum, genelde) uluslararası ilgili kuruluşların “güvenli” olarak alınmasına izin verdiği doz sınırında olup, “tehlike doz sınırının” hayli altındadır.
• Durum “Türkiye Genelinde” ve “erginler” için böyledir ama, aynı kuruluşlar “hamile kadınların” örneğin Röntgen filmi çekilirken bir yılda, doğadan aldığımız radyasyondan en çok dört kat daha fazla radyasyon almalarına izin vermektedir. O halde değişik yörelerimizde, değişik yaş grubundaki yurtaşlarımıza, özellikle de “hamile kadınlarla çocuklara” dönük “örgün ve derin özenin” gösterilmesi gerekmektedir.
• Diğer bir yandan Çernobil’den edindiğimiz “radyasyon bulaşığı” çok karışık bir özelliktedir. Burada Kripton-85, Stronsyum-90,İyot-131, Sezyum-137, Karbon-14, Kobalk-60, Demir-59, Trityum, hatta Plütonyum-239 vardır. Bu sonuncu hariç, öteki bütün çekirdekler dışarıya elekron ya da çok yüksek enerjili “gama ışınları” atarak rahatlarlar.Söz konusu çekirdeklerin çoğunun yarı ömrü, bir kaç on yıl mertebesindedir.(Yarı ömür, ışınetkinlik şiddetinin, yarıya inmesi için gerekli süredir.) İyot-131 ve Demir-59 çekirdeklerinin yarı ömrü, günler mertebesindedir. Karbon-14 çekirdeğinin yarı ömrü ise 5000 yıl dolayındadır.(Elektronlar, havada bir kaç metre gidebilirler. Gama ışınlarıysa , havada çok uzaklara erişebilirler.9 Plütonyum-239 çekirdeği, helyum çekirdeği atarak rahatlar. (Helyum çekirdeğinin havadaki menzili birkaç santimetredir.) Plütonyum-239 çekirdeğinin yarı ömrü 20.000 yıldır.
• Tablo böyle olunca, hangi çekirdek, hangi yöremizde, hangi bitki metabolizmasına karışarak, soframıza gelir, bunun teker teker araştırılması, saptanması ve bağıl önlemlerle, uyarıların yapılması gerekir.
Bakanın İtirafında da Meymenet yoktur!..
İşte, ciltler dolusu açıklamalarımla o zamanlar, biteviye bunları söylemişim.
İlgililerin birbirlerini tutmaz, basiretsiz ve kamuoyuna saygısız açıklamaları yanında, hem “kamuoyunu aydınlatma” hem de “ilgilileri uyarma” görevini üstlenenler arasında yer almışım.
Bugün ortaya çıkan durum karşısında benim, şimdi o günkü sorumlu bakan, başbakan, kimse, ilgililerin üstüne “çullanmam” hak sayılmaz mı?
Hayır öyle yapmıyorum. Çernobil sonrası hangi “bilim namusuyla” konuyu ele aldıysam, bugün de öyle davranıyorum.
Böyle bir çerçevede:
- İlgili bakanın itiraflarında(bundan önce olduğu gibi) hiç bir “bilimsel dayanak” yok! “Suçluluk kompleksi” var, ama “tutarlılık” yok. Kamuoyuna dönük “saygı kusurunun itirafı” var ama, “cürmü” itiraf çerçevesinde , “dikkate aldırtacak” hiç bir “akademik tahlil”, meydana çıkan vakkaları Çernobil’le behemahal ilişkilendirecek hiç bir “korelasyon” işareti yok. Günün bakanının “cürüm itirafı” akademik açıdan, eldeki veriler itibariyla”muteber” değildir, diyorum.
Bunun dışında “sanıklara” çullanan kimi “akademik veya siyasi özneleri” de, doğrusu ayıplarım. Çünkü ortada “suç ehliyeti” olabilir, ama “itiraf ehliyeti” sakatlıdır!..
Eski bakan suçluluk duygusundan olmalı, “ortaya çıkartılan vakkalara” kendilerinin sebebiyet vermiş olduğunu düşünerek, telaşla itirafta bulunuyor. Ama bu olsa olsa, güncel aşamada “somut bir cürmü” değil, “ağır görev ihmali^”ne bağlı “olası suçu” işaret etmektedir.
Ne Yapmalı ?
Pekiyi şimdi ne yapmalı?
Bir defa ortaya çıkan ve şimdi Çernobil’le ilişkilendirilen vakkalar, “gerçekten” ne ölçüde Çernobil’e bağlıdır, bunu anlamak gerekir. Bunun için Çernobil’den önce ve sonra, söz konusu yörelerdeki “kanser bulguları” nedir, belirlenmelidir.
Bilebildiğim kadarıyla, Sağlık Bakanlığı konuyla ilgili bir belirleme yapmış değildir. En önce bu bakanlığımızın gerekli açıklamayı, “belirsizlik” ya da “yanılma paylarını” da özenle kaydederek yapması gerekir. Bundan sonra duyarlı bir “korelasyon” yaklaşımıyla, çernobil’e şimdi bağlanan vakkaların, ne ölçüde Çernobil’le ilişkilendirilebileceği ortaya çıkartılabilecektir.
Basın bir “uyarı görevi” yapmıştır. Ama “bilim”, bunun da ötesinde “hukuk” çok ayrıdır.
*
“Sanıklar” herşey bir tarafa, “basiretsiz” davranmışlar ve kamuoyuna alenen “yalan” söylemişlerdir. Yukarıda dikkate getirdiklerimi ise hiç yapmamışlar, gerçekten ağır bir “görev ihmali” içinde bulunmuşlardır. Bugün ortaya çıkan lösemi vakkalarının bir bölümünün olsun Çernobil’le ilişkilendirilebilmesi halindeyse, sebebiyet vermiş olabilecekleri “cürüm” meydana çıkmış olacaktır.
Son bir söz:
Demin de değindiğim gibi, Çernobil’den üstümüze, etkinliği binlerce yıl sürecek atom çekirdekleri yağmıştır. Bunlar, aradan geçen zaman ve onca yağmur uzantısında “toprak derinliklerine” çekilmiş olmalıdırlar. Ama bunların akibeti bir ölçüde olsun bilinmek yerinde olur. Bazıları, bazı bitkileri “sevebilirler”, dolayısıyla bitki yeşermesi ya da metabolizması yoluyla, şimdi “yüzeyde” olabilirler. Atom Enerji Kurmu’nun değerli uzmanları, özellikle de zirai araştırmacılarımızın konuya eğilmelerinin, ayrıca yararlı olacağını düşünüyorum.
*
Çernobil’le bağlantılı ya da değil tüm “lösemili” ve “sakat” yavrularımızla onların yakınlarına gönül dolusu sevgi ve şifa dileklerimi sunuyorum.
Son Yorumlar