“YEREL YÖNETİM”, YA DA “GENEL SEÇİM” SÜREÇLERİNE, DEĞİŞİK BİR YAKLAŞIM Prof. Dr. Tolga Yarman Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi Şubat 2004 Tüm gayretlere dönük saygılı olsak da, şu husus behemahal kaydedilse, yerinde olacaktır: Partilerimizin il kongrelerini, daha da kökte ilçe kongrelerini “laboratuvar özellikleri” ile izleyip, buralarda neler olup bittiğine bakan sosyal bilimcilerimizin sayısı, görülebildiği kadarıyla, yok denecek kadar azdır. Birçoğumuz, tercüme kavramlarla konuşuyoruz. Hatta bazan söz konusu kavramları, tercüme etme zahmetine dahi katlanmadan, dilimize yabancı kalıplarıyla, oldukları gibi, alıp kullanıyoruz. Tercüme ya da değil, “yabancı dillerdeki kavramlar”, tabii çok ilginçtir. Ama bizi bize anlatmada, çoğu kez, yetersiz kalmaktadır. Bir örnek, siyasal ve sosyal süreçlerimizi, salt emek ve sermaye ayrışmasına ilişkin çözümlemelere oturtan, sıkça başvurduğumuz, kuşkusuz temel sayılabilecek, ama kaba yaklaşımdır. Türkiye’de emek ve sermaye ayrışması hiç yok mudur? Tabii ki vardır. Ama bünyemizde yaşanan sosyal ve siyasal süreçleri, salt emek ve sermaye ayrışması zemininde anlamaya çalışmak; karşı karşıya olduğumuz resmin büyük bir kısmını peşinen ıskalamaya, sıkışmak demek olmaktadır. Başka bir deyişle, daha önceleri, bir çok kez dikkate getirdiğim şekliyle, , , , , , , , , , , , ülkemizde emek ve sermaye çatışmasının yanı sıra, ne emek ne de sermaye olarak tasnif edilemeyecek, kaotik diyebileceğimiz, ama özünde kente önden gelenlerle arkadan gelenlerin biteviye ayrışmasıyla, kabuk kabuk ortaya çıkan, bu çerçevede belirgin olarak çelişen ve çatışan, toplumsal katmanların oluşturduğu, fevkalade özgün, bir siyaset dinamiği, yaşamaktayız. Batı’da Sanayileşme, Kentleşmenin Yegâne Motorudur, Bizdeyse Hiç Öyle Değildir: Türkiye’de Siyasi Yapılanmanın Anatomisi Düşünmeyi, mutlaka, alışık bulunulmakta ise, marksist kavramlarla sürdürmek istersek, söz konusu resmi, burkuyor, özde ise, işte ıskalıyor oluyoruz. Dikkate getirdiğim resim, Marx’ın inceleme alanında yer almamaktadır, çünkü bir defa, onun toplum laboratuvarında bulunmamaktadır. Kestirme bir deyişle, Marks, sınıflar oluştuktan sonra, onların nasıl çatıştıklarına bakmıştır. Ama sınıflar oluşagiderken nasıl etkileşirler, nasıl çelişirler, nasıl çatışırlar, bu sorular onun ilk bakıştaki gözlem alanında, dolayısıyla da muhakemesinde, yer alıyor değildir. Biraz daha farklı terimlerle ifade edecek olursak, Batı’da sanayileşme, kentleşmenin yegâne motorudur. Bizdeyse hiç öyle değildir. Sanayileşme, kentleşmenin (biricik değil), bir motorudur; bu çerçevede insanlarımızın kente, üstelik akın akın gelmeleri, yalnızca sanayinin cazibesine bağlı değildir. |
Son Yorumlar