NATO, SAVUNMA VE GÜVENLİK: HAYATIN İÇİNDEN GELEN TEOREMLER

Yazılar, Gazete Yazıları Yorum ekle

NATO, SAVUNMA VE GÜVENLİK:
HAYATIN İÇİNDEN GELEN TEOREMLER

Prof. Dr. Tolga Yarman

Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi

26-29 Haziran 2004
Cumhuriyet



Dehşetengiz iki dünya savaşını, yarım asra sığdırıveren insanoğlu, Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünya dengesini şekillendiren, tarihte benzersiz bir silâhlanma yarışı ve bunun uzantısındaki teknolojik yapılanmayla “kendine özgü tuhaf bir düzen”, ortaya çıkartmıştır. Bu düzenin arkasında, nükleer silâhlara dayalı bir “çılgınlık dengesi”, MAD (Mutual Assured Destruction), durmaktadır.

MAD, “dahiyane bir ahmaklık tablosu” oluşturmaktadır. Dahiyanedir, çünkü ulusların en dahi çocuklarının nesiller boyu sergiledikleri gayretler ve birbirinden dehşetengiz bulgular uzantısında ortaya çıkmıştır. Ahmaklıktır, çünkü, ortaya çıkan tablo, ağızdan yel alsın, ama öyle ya da böyle hâlâ daha tam bir nükleer felaketin yaşanabilecek olması itibariyle, bütün dünyayı birkaç yüz defa yok edecek kadar şirazesinden çıkmış, bir tablodur.

“Soğuk Savaş Sonrası Dönem”in en belirgin özelliği; eski Batı Bloğu’nda, “Atlantiğin kıyıları arasındaki endüstriyel ve ekonomik ayrışmaya” karşın, “gerek ABD’de gerekse de Avrupa’da, Savunma Bütçeleri’nin küçülmesidir”.

Ne var ki bu özellik, ABD’nin artık iyice belirginleşmiş “emperyalist açılımlarıyla” alt üst olmuştur. Afganistan Harekâtı’ndan arkasından, İrak odağı dolayında, daha da genel olarak Orta Doğu’da vuku bulanları, bu çerçevede değerlendirmek yerinde olur.

Aynı çerçevede, başta büyükler, birçok AB ülkesinin de fırsat olsa, işte tıpkı İngiltere gibi, ABD’nin yapmakta olduğunu yapmak isteyeceğini... Esasen İspanya ve İtalya’dan başlayarak, birçok Kıta Avrupası ülkesinin, zaten son İrak müdahalesinde, ABD’ye destek verdiğini, değerlendirmek yerinde olur.


Full story »

Enerjide Büyük Ayıp

Yazılar, Gazete Yazıları Yorum ekle

Enerjide Büyük Ayıp

 

Asıl enerji yönetimi krizi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tolga Yarman, ''Kışa girilirken gaz arayışına girilir mi? Girilirse bu Türkiye'nin ayıbı olmaz mı?'' dedi.
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman, Türkiye'de enerji krizi olduğu yönündeki iddiaları gerçekçi bulmadığını belirterek, ''Bir sıkıntı olduğu gerçek, ancak esas olarak enerji yönetim krizi var'' dedi.
Prof. Dr. Yarman, enerjiyi salt teknik, teknolojik, bilgisayar çıktıları veya laboratuvar verilerine bağlı bir süreç olarak düşünmenin yanlış olduğunu söyledi.
Enerjinin olduğu yerde siyasetin de var olacağını kaydeden Prof. Dr. Yarman, ''20 yıl önce Irak ve İran arasında enerji yüzünden kavga çıktı. İran ve Irak'ın neden savaştığını, binlerce insanın neden öldüğünü unutmamalıyız. Enerjiyi mutlaka siyasi yapısı içinde bir bütün olarak düşünmeliyiz. Günübirlik politikalarla, çıkar çevrelerinin istediği şekilde planlamalar yapılırsa, olacağı da budur'' diye konuştu.

Full story »

Baz İstasyonları

Yazılar, Gazete Yazıları Yorum ekle

Baz İstasyonları

 

'Baz'lar sınır değerleri aşıyor
Cep telefonu baz vericileri, sıkça yanından geçenlerin sağlığını tehlikeye düşürme özelliğindedir.
10 kw gücündeki bir baz vericisi, oralarda yaşayan insanlara en az '30 metre' uzağa yerleştirilmelidir

Prof. Dr. TOLGA YARMAN

Cep telefonları vericilerinin yayımladığı ışınım, genel olarak, 10 MHz ile 100 GHz bandı içinde yer alır. Bu frekanslarda gerçekleşen ışınım neşriyatının, insan vücuduna dönük 'enerji akışı', evvelce vazedilmiş olup, bizim de kabul ettiğimiz uluslararası standarda göre, 10 mwatt/cm2 değeri ile sınırlandırılmıştır.
Örneğin, 100 vatlık bir ampulün, bir metre uzağındaki enerji akışı, yuvarlak 1 mw/cm2 değerinde olup, söz konusu standart, bunun 10 katına izin veriyor olmaktadır. Bu standart, çeşitli çevrelerce, bilinen 'sağlık tehlike sınırının', güvenlik mülahazaları dolayısıyla, bir hayli altında sayılmaktadır. Bununla beraber, 'radyasyon sağlık sınır değeri' olarak, muhakkak izlenmek zorunluluğuna işaret etmektedir. Buna göre, aşağıda belirteceğimiz bilhassa, 'geometrik özellik' dolayısıyla, yuvarlak 10 kw gücün deki vericilerin, havada, yaklaşık 'üç metreden' daha kısa mesafedeki etki alanı içerisinde bulunmak, yürürlükteki mevzuat itibariyle, standardı ihlal etmektir.

Full story »

AVRUPA GÜVENLİK VE SAVUNMA KİMLİĞİ, AVRUPABİRLİĞİ VE NATO İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ, TÜRKİYE'YE ETKİLERİ

Yazılar, Gazete Yazıları Yorum ekle

AVRUPA GÜVENLİK VE SAVUNMA KİMLİĞİ,
AVRUPABİRLİĞİ VE NATO İLİŞKİLERİNİN GELECEĞİ,
TÜRKİYE'YE ETKİLERİ


Prof. Dr. Tolga YARMAN
Yrd. Doç. Dr. Cüneyt AKALIN
Galatasaray Üniversitesi
ABD - AB - Uzak Doğu İlişkilerinin, Ülkemiz Üzerine İzdüşümleri
Önde gelen Dünya odaklarının kendi aralarında, o arada ülkemizle olan etkileşmelerine, şematik olarak şöyle bakılabilir.

Avrupa'da, "Fransa - İngiltere - Almanya" üçgeninin her üç kenarı da, bu üç ülke, AB çatısının temel direğini oluşturmakla birlikte, bilinen tarihi nedenlerle, keza, AB içinde' kimin lider olarak öne geçeceğine ilişkin çekişmelerin meydan verdiği rüzgarlarla, gerginlikler sergilemektedir.

Diğer bir yandan ABD 'nin; bu ülkelerden bilhassa Fransa ve Almanya ile, başta Avrupa üzerinde oluşan "ticaret gerginlikleri", ortaya çıkmaktadır.
NATO bazında ABD ile, AB arasında su yüzüne çıkan gerginliğe ise, birazdan ayrıca eğilmek yerinde olacaktır.

Başka bir yandan; başta Japonya, öndeki Uzak Doğu üreticileri ile, Avrupa devlerinin; öncelikle Avrupa üzerinde oluşan, "ticaret gerginliklerinden" söz etmek yerinde olur.
Son olarak ise; ABD ile, yine başta Japonya, öndeki Uzak Doğu üreticilerinin; bilhassa Avrupa pazarları üzerindeki "rekabet çatışmaları ", çözümlememizde anılmak gerekecektir.
Bir defa bütün bu zıtlıkların, öyle yada böyle, ülkemiz üzerindeki izdüşümlerini hissetmemek, olası görünmemektedir.
Öyleyse, ülkemize dönük hemen her çözümlemede:
Yerel özelliklerimiz saklı olarak (Japonya dahil) Batılıların (tasvir ettiğimiz içimde), bilhassa “Avrupa zemininde" yaşadıkları gerginlilerin ve çekişmelerin, bölgemize ve bize, örtülü örtüsüz, daha şiddetli yada daha az şiddetli, ama muhakkak yansımakta olduğunu,
dikkate almak, kaçınılmazdır.
İlginç bir örnek, KADEK (PKK) terör örgütü olayıdır. KADEK (PKK)'in tırmanışta olduğu dönemlerde, bize Kobra helikopterleri verenler, yada bunların müttefikleri, demek ki sözde bizim müttefiklerimiz, PKK'yı, roket-atarlardan başlayarak, çeşitli imkanlarla donatmada, ibret olacak biçimde, faaliyet sergilemişlerdir. Öyleyse, müttefiklerimiz yalnız bize karşı "gayrı samimi" davranmakla kalmamışlar, aynı zamanda da, konuya yaklaşımımız açısından esas olarak, kendi aralarında, gizli gizli çatışmışlardır.
"Biz mi, terör örgütü KADEK(PKK) ile çatışmışızdır", yoksa "onlar mı bizim üzerimizden ve PKK'nın üzerinden, kendi aralarında savaşmışlardır", bu olasılıklar zaman zaman birbirlerine, herhalde çok karışmış olsa gerektir.

Full story »

“YEREL YÖNETİM”, YA DA “GENEL SEÇİM” SÜREÇLERİNE, DEĞİŞİK BİR YAKLAŞIM

Yazılar, Gazete Yazıları Yorum ekle

“YEREL YÖNETİM”, YA DA “GENEL SEÇİM” SÜREÇLERİNE,
DEĞİŞİK BİR YAKLAŞIM

Prof. Dr. Tolga Yarman
Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi

Şubat 2004


Tüm gayretlere dönük saygılı olsak da, şu husus behemahal kaydedilse, yerinde olacaktır: Partilerimizin il kongrelerini, daha da kökte ilçe kongrelerini “laboratuvar özellikleri” ile izleyip, buralarda neler olup bittiğine bakan sosyal bilimcilerimizin sayısı, görülebildiği kadarıyla, yok denecek kadar azdır.

Birçoğumuz, tercüme kavramlarla konuşuyoruz. Hatta bazan söz konusu kavramları, tercüme etme zahmetine dahi katlanmadan, dilimize yabancı kalıplarıyla, oldukları gibi, alıp kullanıyoruz.

Tercüme ya da değil, “yabancı dillerdeki kavramlar”, tabii çok ilginçtir. Ama bizi bize anlatmada, çoğu kez, yetersiz kalmaktadır. Bir örnek, siyasal ve sosyal süreçlerimizi, salt emek ve sermaye ayrışmasına ilişkin çözümlemelere oturtan, sıkça başvurduğumuz, kuşkusuz temel sayılabilecek, ama kaba yaklaşımdır. Türkiye’de emek ve sermaye ayrışması hiç yok mudur? Tabii ki vardır. Ama bünyemizde yaşanan sosyal ve siyasal süreçleri, salt emek ve sermaye ayrışması zemininde anlamaya çalışmak; karşı karşıya olduğumuz resmin büyük bir kısmını peşinen ıskalamaya, sıkışmak demek olmaktadır.

Başka bir deyişle, daha önceleri, bir çok kez dikkate getirdiğim şekliyle, , , , , , , , , , , , ülkemizde emek ve sermaye çatışmasının yanı sıra, ne emek ne de sermaye olarak tasnif edilemeyecek, kaotik diyebileceğimiz, ama özünde kente önden gelenlerle arkadan gelenlerin biteviye ayrışmasıyla, kabuk kabuk ortaya çıkan, bu çerçevede belirgin olarak çelişen ve çatışan, toplumsal katmanların oluşturduğu, fevkalade özgün, bir siyaset dinamiği, yaşamaktayız.

Batı’da Sanayileşme, Kentleşmenin Yegâne Motorudur, Bizdeyse Hiç Öyle Değildir:
Türkiye’de Siyasi Yapılanmanın Anatomisi

Düşünmeyi, mutlaka, alışık bulunulmakta ise, marksist kavramlarla sürdürmek istersek, söz konusu resmi, burkuyor, özde ise, işte ıskalıyor oluyoruz.

Dikkate getirdiğim resim, Marx’ın inceleme alanında yer almamaktadır, çünkü bir defa, onun toplum laboratuvarında bulunmamaktadır.

Kestirme bir deyişle, Marks, sınıflar oluştuktan sonra, onların nasıl çatıştıklarına bakmıştır. Ama sınıflar oluşagiderken nasıl etkileşirler, nasıl çelişirler, nasıl çatışırlar, bu sorular onun ilk bakıştaki gözlem alanında, dolayısıyla da muhakemesinde, yer alıyor değildir.

Biraz daha farklı terimlerle ifade edecek olursak, Batı’da sanayileşme, kentleşmenin yegâne motorudur. Bizdeyse hiç öyle değildir. Sanayileşme, kentleşmenin (biricik değil), bir motorudur; bu çerçevede insanlarımızın kente, üstelik akın akın gelmeleri, yalnızca sanayinin cazibesine bağlı değildir.

Full story »

Contact / Help. ©2024 by Tolga Yarman. Design & icons by N.Design Studio. Skin by Tender Feelings / Evofactory.